İkonografi ile görsel okuryazarlık arasında yakın bir ilişki olduğundan bahsetmiştim. Peki ikonografi nedir? Bir görüntünün sembolik anlamlarını inceleyen bir disiplindir. İkonografi, tarihsel ve kültürel bağlamını inceleyerek bir görüntünün kullanım anlamını bulmanın yanı sıra sembolik anlamları incelemek ve tanımlamak için kullanılan bir araçtır. Görsel okuryazarlık, görsel olarak sunulan bilgileri yorumlamaya ve yorumlamaya çalışırken ikonografiyi kullanan eleştirel bir düşünme becerisidir.
“İkonografi” kelimesinin kökeni, Yunanca ikon (yani “resim”) ve grafik (yani “yazmak”) sözcüklerinden gelir ve görüntülerin sosyal ve kültürel olarak oluşturulmuş motifler ve semboller aracılığıyla hikayeler anlattığı mesajını iletir.
İkonografi, zanaatkar ve zanaatkarların bir mesaj veya bilgi aktarmayı amaçlayan çalışmalarında kullandıkları makul bir dizi fotoğraf, motif veya semboldür. Bunlar, kültürel, tarihi veya sosyal bir bağlamda yaratılan ve bir grup insan veya yapıldıkları bağlam için bir tür maliyeti veya kozmik önemi olan manzaraları içerir. Örneğin bir fotoğrafta yer alan çiçekler, meyveler, hayvanlar ve nesneler gibi simgesel öğelerin anlamları ikonografik analizlerle belirlenebilir.
Görsel sanattaki en eski simgeler, dini veya efsanevi figürleri temsil eder. Klasik Roma ve Yunan sanatı, genellikle İncil metinleriyle ilgili ikonografiyi içerir. İsa Mesih, Meryem Ana, aşıklar ve havariler ortak sembollerdir.
Rönesans ile laik fotoğrafçılık, Hıristiyan sanatına bir alternatif haline geldi. Böylece Rönesans sanatı, tarihi resim, çeşitli fotoğrafçılık, portreler, mitoloji ve hatta imgeleri içeren kendi ikonografik geleneklerini geliştirdi.
16. yüzyılda el yazması eserlerden ve diğer edebî türlerden derlenen amblem ve semboller, sanatçıların natürmort eserlerde kullanabilmeleri için incelenmiş, yorumlanmış ve anlamları tespit edilmiştir.
İkonografi 18. yüzyılda yaygınlaştı ve arkeologların kazılarında antik anıt ve nesnelerdeki sembolleri, kazıkları ve temaları kategorize etmek için kullandıkları bir araç haline geldi. 19. yüzyıl görsel sanatında dini sembolizmi analiz etmek için kullanılan bir sistem haline geldi. Mesih’i ve Kutsal Ruh’u temsil eden kuzu ve beyaz güvercin gibi Hıristiyan ikonları, Batı dini sanatının en tanınmış ikonları arasındaydı.
Doğu dini sanatı, klasik Avrupa sanatı ve laik sanatın tümü sembollerden ve sembolizmden yararlandı. Ancak bir ikonun farklı bir ikonografide okunduğunda farklı bir anlam taşıdığı unutulmamalıdır. Örneğin beyaz güvercin, Hıristiyan ikonografisinde kutsal ruhun ve Yahudilikte yaşamın simgesiyken, klasik mitolojide Yunan tanrıçası Venüs veya Afrodit ile ilişkilendirilir.
Rönesans ikonografisinden birçok sembol, sinema, fotoğrafçılık, çizgi romanlar ve hatta politik karikatürler dahil olmak üzere çağdaş medyayı ve ana akım kültürü etkilemiştir. Birçok çağdaş sanatçı, daha önceki sanatçıların kullandığı simgeleri kendi uygulamalarına uyarlayarak eski ikonografilere atıfta bulunur. Jan van Eyck, William Blake, Sir Peter Paul Rubens, Albrecht Dürer, Francisco Goya, Paul Gauguin, Pablo Picasso, Frida Kahlo ve Joseph Beuys gibi bazı çağdaş sanatçılar kişisel ikonografiler bile yaratmışlardır. Ancak bu bireysel ikonografilerdeki simgelerin anlam ve değerini ancak sanatçının işini ve hayatını bilenler kavrayabilir.
İkonografik çalışmaların gelişmesine öncülük eden ve ikonolojinin telaffuzunu tanıtan sanat tarihçisi Erwin Panofsky, “Ne?” “Neden?” Sorusuna ek olarak sorusunun sorulmasını önerdi.
Erwin Panofsky’ye göre bir sanat eseri, içinde şekillendiği ve bir modülü olan kültürel çevre, yani dönemin ideolojisi, sosyal yapısı, psikolojisi, dini çevresi, siyasi ve ekonomik durumu içindeki sanat eseridir. vb. durumlar ele alınmalı ve analiz edilmelidir. Bu nedenle konuyu, anlamı ve içeriği tespit etmek ve ortaya çıkarmak için “İkonografik ve İkonolojik Sanat Eleştiri Prosedürü”nü geliştirmiştir. Bu şekilde eserlerinin konusu veya anlamı içinde algılanabilmesi için üç aşamada meydana gelen anlamların tespit edilmesi gerektiğini söyler. Bunlar;
Sanat eserinin veya görüntünün doğal anlamı olan doğal anlam, fiziksel formun veya tanınabilir özelliğin açıklamasından türetilir. Kısaca görülen nesnelerin basit bir şekilde aktarılmasıdır. Eserde görülen formları nesnelerle karşılaştırarak ve bu formların ortasındaki bağlantıyı tespit ederek, bu formların ifade ettiği anlamları tespit ederek eserin önce olgusal anlamını, ardından da anlatımsal anlamını elde ederiz. Fotoğrafta görülen her şey olduğu gibi aktarılmıştır. Örneğin Adem ile Havva’nın cennetten kovulma sahnesindeki batık yüz sözü, bedenler üzerindeki duruş hem olgusal hem de anlatımsal olarak doğal bir anlam oluşturmaktadır.
Resme ikonografik ve kültürel bilgiler eklenerek geleneksel anlam kazık üzerine inşa edilir. Eserde tasvir edilen biçimler, temalar ve kavramlar arasında bağ kurulması, imgelerin çözümlenerek hikâye, sembol ve alegorilerin belirlenmesidir. Adem ve Havva’nın cennetten kovulma sahnesindeki yılan figürü ve elmanın analizi ve benzetmesi ikonografik analiz örnekleridir. (Vücudu biraz ürkütücü yeşil olan, kalın gövdeli, Havva’nın ayna görüntüsü gibi olan yılan, burada genellikle kadın kılığına girmiş şeytanı tasvir etmektedir.)
Bir imge veya eserin içsel anlamı, temel anlamı, eseri kimin yaptığı, bu süreçte sanatçının psikolojisi ve kişiliği, hedef kitlesi, yapıldığı dönem, coğrafyası, siyasi, ekonomik, dini, kültürel ve sosyal çevre ve üretildiği bağlama özgü daha derin sembolik anlam. atıfta bulunur. Bu anlam, ikonografik görüntünün karmaşık sembolizminin derinliklerine iner.
ağ
instagram
Bu yazıda öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamen yazarlarının özgün fikirleri olup, Onedio’nun yayın politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio